ne de güzeldi beraber izleyemediğimiz filmler #2
Salı
Pazar
Çarşamba
post-modern masallar
Artık masallar;
''Çoook çoook uzak diyarlarda huysuz mu huysuz, bencil mi bencil bir prenses yaşarmış.''
diye başlasa hiç yadırgamam.
Cumartesi
''Fazlasıyla merkeze alıyoruz kendimizi.
Ama kendi benliklerimizin sınırlarıyla baş edemiyoruz.
Devamlı ilerlemeye çabalıyoruz ve zihnin gücüne inanıyoruz,
Devamlı ilerlemeye çabalıyoruz ve zihnin gücüne inanıyoruz,
fakat insan doğasının karanlık yönleri bizi ele geçiriyor.
Seks saplantımız var,
ama imgelemden korkuyoruz ve sarsılmaz tabularla kendimizi korumaya alıyoruz.
Eşitliğe inanıyoruz, ama alt sınıflardan nefret ediyoruz.
Kendi bedenlerimizden ürküyoruz ve her şeyden önemlisi ölümden korkuyoruz."
Cuma
Çarşamba
Salı
Pazartesi
tavuk yerken aklınızda olsun
Lades: Kanatlılara özgü olan; iki köprücük kemiğinin birleşimidir. hatta ''V'' şeklinde sembolize edilir. Evet aslolan budur. Bizler 'ladesim lades olsun mu' gibi pek de mantıklı olmayan soruyla harmanlayıp bir bahis durumu yaratmışız. Kendim olarak bu oyunda epey başarılı olduğum söylenemez.(düşük cümleleri kısmen severim) .. olmuyor n'apsam- uzunca süredir 'oyun maskesi taktığımız bu zihni çürüten eylem'de nagalip listesinde benim de ismim yanıp sönüyor..
Salı
Pazar
kedimizi özledim.. evet. kediler güzeldir. kediler sevimlidir. kediler canandır. kediler uyutur. kediler uyur.
-kediler güzel uyanır.
viskas
Perşembe
bir dost
http://nesnelharikalardiyari.tumblr.com/
-Kadim ve kadın dostum; Irmak Akıncı.. Bu kadını izleyin, okuyun ve eyleyin.. Kendinizi ehlileşmiş hissediceksiniz..
bir adam
bu gece balkondan bir adam gördüm. çöpten karton topluyordu. bence ikinci iş olarak yapıyordu geceleri bunu. -evine ekmek, yağ ve salça götürebilmek için- Motogozisi vardı. topladığı kartonlar ve şişeler; hayran olduğum motogozinin kasasındaydı. bizim çöpümüzde ganimet bulmuş gibiydi. çünkü çok karton ve demir atıklar vardı bizim çöplüğümüzde. beni dumura uğratan durum ise radyosundan gelen türküydü. selda bağcan ablamızdan 'yuh yuh' parçası çalıyordu. elbet bu an o adamı 2-3 kat fazla sevmiş olabilirim. adama baktım uzunca süre (selda bağcanı bizden başka dinleyen yoktu diye tahmin ediyorum o an) ve parçanın sonuna geldiğimizde adam işini bitirmişti. o güzel kıpkırmızı motogozisine bindi, kapısını kapattı. marşa basmadan motogoziyi boşa alarak yokuş aşağı başka çöplüklere doğru yol aldı. - mazotunu da düşünmesi elzemdi çünkü -
Pazartesi
Cumartesi
ramadan
Ramazanda 20 küsur sene Çağrı’yı [The Message] seyrettik. Hayret, Vittorio De Sica’nın kusursuz başyapıtı Bisiklet Hırsızları’nı [Ladri di Biciclette, 1948] da neden bir Ramazan filmi olarak benimsememişiz ki ? “Oruç, yoksulun halini anlamaya yöneltmiyor mu? ” Hah, Bisiklet Hırsızları da öyle işte.
Salı
korku edebiyatı
Öykümüz şöyle: Gorgol ve Pisake iki sidik cinidir. Bu cinler geceleri altını ıslatan çocuklara musallat olup onların dillerini tersine çeviriyorlar. Tersine çevrilen bu çocukları kimse anlamıyor. Ve takdir edersinizki konuşabildikleri tek canlılar ise Gorgol ve Pisake kalıyor. Onlar da zaten sidik cini. Çocuğa isterse onu düzeltebileceklerini, ama yapmasını istedikleri bazı şeyler olduğunu söylüyorlar. Korkunç bir takım şeyler. Tüyler ürpertici şeyler…
Cumartesi
co
bazı insanlar asla pes etmez. bok çukuru bile onları yola getiremez. 'co' da onlardan biriydi. sürekli çukurdaydı. gardiyanın kötü örnek oyuncusu diyebilirdik 'o'nun için.
bir gün gardiyan iki adamını yanına alıp çukurun kapağını açtı ve çömelerek bağırdı:
- 'co' yetti mi, 'co' ? çıkmak istiyor musun? uzun süre uğramayacağım buraya, ona göre!
cevap gelmedi.
- 'co' beni duyuyor musun 'co' ?
- evet duyuyorum.
- cevabın ne ?
'co' çiş ve bok dolu kovayı kaptığı gibi gardiyanın yüzüne fırlattı. gardiyanın adamları hızlı bir şekilde çukurun kapağını kapattılar. bildiğim kadarıyla hala orda 'co', canlı ya da ölü. düşünürdük 'co' yu, özellikle geceleri.
Perşembe
Pazar
London- 2012
Triatlon, Pentatlon ve Dekatlon gibi spor dallarını ciddi ciddi maymun iştahlılık olarak görüyorum. Ne o öyle abi, açık büfe kahvaltı gibi; çok istiyorsan birini yap. Yeteneğin varsa ikisini yap ama üç - beş derken on ne oluyor arkadaşım? Atari atletizmi mi bu? Bir itibarı olmalı ..
Cuma
H2CO3
Gazoz şişesinde yukarı yukarı aceleyle yüzen baloncukların bizim bilmediğimiz bir şey bildiğine inanıyorum.
# resim temsili falan değildir.
# evet. en sevdiğim gazoz zafer gazozlarıdır.
# itirazı olan ?
Salı
gözün gözüme kaçtı
Karşınızdaki insanın gözlerine bakıyorum diye düşünüyor olabilirsiniz ama gerçekte sadece bir gözüne bakabilme şansınız vardır. Örneğin; ben biriyle göz göze geldiğimde düşünürüm hangi göze bakıyorum diye.. Ama durum bunun gibi kontrollü bir duruma gelince, bu sefer de karşıdaki insanoğlunun ne anlattığıyla pek ilgilenmemeye başlıyorsun.. İlgilenmek istesen de beyin kıvrımların 2'ye ayrılıcak gibi sinyaller vermeye başlıyor.
Bir de karşıdaki insanın senin hangi gözüne baktığını -bulmaca- kisvesine sokarak bulmaya uğraşıyorsun. Yok o da sanıldığı kadar kolay değil. Devreyi yakabilirsin dikkat !
Aslında o civardaki 4 göz içinde (ikisi senin, ikisi benim diyelim) yalnızca 2 tanesi birbirine bakıyor. farkındayım analitik bir çözümleme gibi oldu. Böyle olacağını bildiğimden yukarıdaki şemayı hazırladım.
Gözler için durum bu kadar vahim ve anlaşılmaz değil; bir göz, kendisine bakmayan göze ne kadar baksa da onun kendisine bakmadığını fark etmez. Aptal aşıklar gibidirler. Fakat onlar gibi iğreti edici değillerdir. Bir -ben- değillerdir çünkü.
Asıl problem 'ben' olmakta mı diye düşünüyorum zaman zaman..
Bir de karşıdaki insanın senin hangi gözüne baktığını -bulmaca- kisvesine sokarak bulmaya uğraşıyorsun. Yok o da sanıldığı kadar kolay değil. Devreyi yakabilirsin dikkat !
Aslında o civardaki 4 göz içinde (ikisi senin, ikisi benim diyelim) yalnızca 2 tanesi birbirine bakıyor. farkındayım analitik bir çözümleme gibi oldu. Böyle olacağını bildiğimden yukarıdaki şemayı hazırladım.
Gözler için durum bu kadar vahim ve anlaşılmaz değil; bir göz, kendisine bakmayan göze ne kadar baksa da onun kendisine bakmadığını fark etmez. Aptal aşıklar gibidirler. Fakat onlar gibi iğreti edici değillerdir. Bir -ben- değillerdir çünkü.
Asıl problem 'ben' olmakta mı diye düşünüyorum zaman zaman..
Pazartesi
Ama,
Kadınlar da sevişiyor.
Kadınlar da içiyor.
Kadınlar da acı çekiyor.
Kadınlar da seviyor.
Kadınlar da okuyor.
Kadınlar da aldatıyor.
Kadınlar da ağlıyor.
Kadınlar da dinliyor.
Kadınlar da öğreniyor.
Kadınlar da gülüyor.
Kadınlar da izliyor.
Kadınlar da çalışıyor.
Kadınlar da eğitiliyor.
Kadınlar da eğitiyor.
Kadınlar da konuşuyor.
Kadınlar da porno izliyor.
Hatta yeri geliyor bir kadın seni bile beceriyor.
Her şey daha da eşit olacak, korktuğunuzdan daha eşit…
Oluyor; olmalı da..
(resim temsilidir)
Pazar
acı
bugün kendimi incittim
hala hissediyor muyum diye
acıya odaklandım
tek şey bunun gerçek olduğuydu
iğne bir delik yırttı
eski tanıdık sızı
o acıyı kesmeyi denedim
ama her şeyi hatırlıyorum
ne olmuştum ben?
en tatlı arkadaşlarım?
tanıdığım herkes
son'da ebediyen gidicek
hepsine sahip olmalısın
benim toz imparatorluğumun
canını yakacağım
bok tacımı giyerim
yalancımın sandalyesinin üzeri
kırılmış düşüncelerle dolu
ben onaramam
zamanın lekesi altında
duygu yok olur
*sen başka birisisin
ben hala buradayım
ne oldum ben en tatlı dostlarım?
tanıdığım herkes
son'da ebediyen gidicek
hepsine sahip olmalıyım
eğer yeniden başlayabilirsem
bir milyon mil ötede
kendini muhafaza edeceğim
bir yol bulacağım...
acı
Cumartesi
the list
Hayatımda yapmam gereken 100 şeyin listesini yapma zamanım geldi mi?
- eminim şu anda içinizden ‘benim listem 100′ü aşar’ diyorsunuz; ama düşünmeye başlayın 100′ü bulamayacaksınız..
Fazla iddialı bir söylemde bulunmuş olabilirim de..
Perşembe
Çarşamba
babalar ve oğullar
—Satranç çok saçma… Atlar okuma yazma bilmez ki.
—Atların okuma yazma bilmesi gerekmiyor, senin bilmen yeterli.
—Olur mu hiç, nasıl gidecek L şeklinde?
—Kendi mi gidiyor? Sen götürüyorsun.
—Olsun gene de saçma. Filler çapraz gider diye kuralı kim koymuş? Tuvalete koşan benden başka kimse çapraz gidemez.
—Neden gidemesin? Köpeklere hiç arkadan baktın mı? Onlar da çapraz gider.
—Satrançta köpek yok ki.
—Evladım, köpek gidiyorsa fil de gider demek istiyorum.
—Filler büyük ama.
—Haklısın oğlum. Haklısın… Yoruldum. Hamleni yapacak mısın?
—Kaleyi oynayayım diye düşünüyorum… Al işte, kalelerin yürüdüğünü de hiç görmedim.
—Hayatında kaç kere gerçek bir kale gördün?
—Gerçek kaleler yürüyormuş mu?
—Yürümüyor. Bu sadece bir oyun. Neden bu kadar uzatıyorsun?
—Sadece bir oyunsa doktorculuk oynayalım. Neden satranç oynuyoruz? Sıkıldım satrançtan.
—Vallahi satrancın da sana pek güzel duygular beslediğini sanmıyorum.
—Ne?
—Yok bi şey. Bak, satranç çok eski bir oyundur. Kralların oyunu. Zekâ gelişimine yardımcı olur. Aptal bir çocuk mu olmak istiyorsun?
—Monopoly oynasak?
—Para oyunu o. Ne gerek var. Bak burada planlayarak, düşünerek oynama var.
—Düşünerek mi? Sen hiç düşünmüyorsun ki, hemen vezirimi alıverdin.
—Hızlı düşünüyorum. Sen de yap.
—Ben yapamıyorum baba. Ben küçüğüm. Evcilik oynayalım mı?
—Evciliği kızlar oynar.
—Bunu da krallar oynarmış. Biz kral mıyız?
—Öfff! Şimdi tablayı fırlatacağım duvara. Oyna, piyonu oyna.
—Piyonlar hiçbir işe yaramaz. Boşuna. Bir de yeterince yürüyünce vezir mi oluyordu? Peh! Var mı öyle bir aristokrasi?
—Aristokrasi mi?!.. Savaşları askerler kazanır, piyonlar kazanır.
—Hangi savaştan bahsediyorsun? Hani kılıç? Hani bomba? Hani Rumsfeld?
—Misal verdim oğlum.
—Bana misal verme baba, bana… Neyse!
—Delirtme beni çocuk. Kaleyi çek oradan bak filim yaklaşıyor.
—Yaklaşsın, kale yıkılmaz ki.
—Yıkılır.
—Yıkılmaz.
—Evladım, ben senin iyiliğini düşünüyorum. Hem öğren hem de gerçek bir oyun neymiş gör istiyorum.
—Ne kralın karısı var, ne vezirin karısı var. Neresi gerçek?
—Oğlum savaş bu. Savaşa kadınlar gitmez.
—Kadınlar gitmez ama atlar tek başına… Jokeyler yolda mı düşmüş?
—Sus da oyna… Bak fillerini hep aldım.
—Filler sarhoş… Hiç de işime yaramaz. Ayrıca kral çok mu şişman, bir türlü gidemiyor… Saçma!
—Şah derler ona.
—Şah?
—Şah.
—Bi şey diycem baba.
—Ne var?
—Şah-mat!
Salı
uyuyan güzeller
Anne-babayla aile, eş, dost , hısım ve akraba ziyaretlerinden gece eve dönerken; arabanın arkasındaki o sonu hüsranla biten uyku: dünyanın en güzel uykusudur kanaatindeyim..
Çarşamba
kahramanın yokluğu
İzahı güç. Aşk kötü bir sözcük fakat sözün tam anlamıyla, âşıktık. Bir kadınla sevişmeden onu gerçekten tanımanın mümkün olmadığından hiç kuşkum yok. Ve ne kadar çok sevişirseniz birbirinizi o kadar iyi tanırsınız. Ve iş görmeye devam ediyorsa, bunun adı aşktır. İş görmez olduğunda da, başkalarından farkınız kalmamıştır. Sevişmenin aşk olduğunu söylemiyorum; nefret de olabilir. Fakat sevişme iyi ise, diğer şeyler girer devreye; saçlarının kokusu, teninin yumuşaklığı, el-ayak tırnaklarının en nadidesi, elbisesinin rengi, kolundaki veya topuğundaki ben, çeşitli bağlılıklar ve kopukluklar; anılar, kahkahalar ve acılar...
yaz sıcağı
bi de eskiden güneş öğlenleyin 12-1 gibi tepede olurdu;
güneş bile değişti arkadaş şu kahpe dünyada.
artık 2-3 gibi tam tepede yerini alıyor mavi kubbede;
işte o zaman gölgelerimiz ve suretlerimiz mutlak 0(rakamla), sıfır(yazıyla) oluyor..
Pazar
volkswagen
-böyle bir arabamız olsa gezsek, tatil yapsak çok hoş olmaz mı?
* deniz, kum ve güneş ritüelini yerine getirerek canımıza can katarız.
* deniz, kum ve güneş ritüelini yerine getirerek canımıza can katarız.
gözyaşı..
Birbirimize vitaminler - moraller verdik,
İçimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık..
http://fizy.com/#s/1lvwvo
İçimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık..
http://fizy.com/#s/1lvwvo
in Wonderland
insanı delirten bir şey; herşeyin illüzyon olduğunu bilip de gerçekliğin ne olduğunu sorgulayarak yaşamak.
şimdi yukarıdaki cümleyi okuduğun andan itibaren bu bir virüs gibi zihnine yerleşecek hatta şu an bu satırları okuduğuna göre yerleşti bile. gerçi bu bir kavrayış ve sezgi meselesi ama yine de bu kavram zihnine girdi ve nihayetinde sana da bu enfeksiyonu bulaştırdım. gün geçtikçe bu bir hastalık gibi ilerleyecek.
şimdi yukarıdaki cümleyi okuduğun andan itibaren bu bir virüs gibi zihnine yerleşecek hatta şu an bu satırları okuduğuna göre yerleşti bile. gerçi bu bir kavrayış ve sezgi meselesi ama yine de bu kavram zihnine girdi ve nihayetinde sana da bu enfeksiyonu bulaştırdım. gün geçtikçe bu bir hastalık gibi ilerleyecek.
-harikalar diyarına hoşgeldin..
ne idük
Evlendikten sonra rahatlarız diye düşünmüştük. Hani o koşuşturmaca biter, elimize iki fincan kahve alıp evimizin balkonundan bahçedeki palmiyeyi, yağan karı izleriz, bahar gelince ağaçtaki kuşların cıvıl cıvıl sesini dinleriz diye düşünmüştük. Yok öyle olmadı. Ne kar yağdı oraya, ne kuşlar kondu ağaçlara. Onlar bir yana biz hiç oturamadık o balkonda.
Cumartesi
Pazartesi
çevik (F) kuvveti
Ülkemizde neden biberler gaz halinde kullanıyor; mangalda köz olarak kullansak daha makbule geçmez mi ?
Cumartesi
.mına kodum partisi
seçimden sonraki ilk pazar seçim anketi yapma fikrini nasıl doğduğunu; bulana veya getirene 100 bin lira veriyorum..
duygusal bağırsak kurdu
adam: '' içimde hiç büyümeyen bir çocuk var ''
kadın: '' tenyadır o tenya ''
Pazartesi
Cuma
deneme başlığı
sevişen iki insan da bile bir anda aynı duygular olmuyor.
önemli bu.
iki kişilik toplumlarda önemli sorunlar!
önemli bu.
iki kişilik toplumlarda önemli sorunlar!
Pazar
Salı
K.D.V.
''Asgari ücreti'' belli bir yaşa kadar askerlere uygulanan indirim zannetmem ve ''Asker-i ücret'' demem..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)