Pazar
London- 2012
Triatlon, Pentatlon ve Dekatlon gibi spor dallarını ciddi ciddi maymun iştahlılık olarak görüyorum. Ne o öyle abi, açık büfe kahvaltı gibi; çok istiyorsan birini yap. Yeteneğin varsa ikisini yap ama üç - beş derken on ne oluyor arkadaşım? Atari atletizmi mi bu? Bir itibarı olmalı ..
Cuma
H2CO3
Gazoz şişesinde yukarı yukarı aceleyle yüzen baloncukların bizim bilmediğimiz bir şey bildiğine inanıyorum.
# resim temsili falan değildir.
# evet. en sevdiğim gazoz zafer gazozlarıdır.
# itirazı olan ?
Salı
gözün gözüme kaçtı
Karşınızdaki insanın gözlerine bakıyorum diye düşünüyor olabilirsiniz ama gerçekte sadece bir gözüne bakabilme şansınız vardır. Örneğin; ben biriyle göz göze geldiğimde düşünürüm hangi göze bakıyorum diye.. Ama durum bunun gibi kontrollü bir duruma gelince, bu sefer de karşıdaki insanoğlunun ne anlattığıyla pek ilgilenmemeye başlıyorsun.. İlgilenmek istesen de beyin kıvrımların 2'ye ayrılıcak gibi sinyaller vermeye başlıyor.
Bir de karşıdaki insanın senin hangi gözüne baktığını -bulmaca- kisvesine sokarak bulmaya uğraşıyorsun. Yok o da sanıldığı kadar kolay değil. Devreyi yakabilirsin dikkat !
Aslında o civardaki 4 göz içinde (ikisi senin, ikisi benim diyelim) yalnızca 2 tanesi birbirine bakıyor. farkındayım analitik bir çözümleme gibi oldu. Böyle olacağını bildiğimden yukarıdaki şemayı hazırladım.
Gözler için durum bu kadar vahim ve anlaşılmaz değil; bir göz, kendisine bakmayan göze ne kadar baksa da onun kendisine bakmadığını fark etmez. Aptal aşıklar gibidirler. Fakat onlar gibi iğreti edici değillerdir. Bir -ben- değillerdir çünkü.
Asıl problem 'ben' olmakta mı diye düşünüyorum zaman zaman..
Bir de karşıdaki insanın senin hangi gözüne baktığını -bulmaca- kisvesine sokarak bulmaya uğraşıyorsun. Yok o da sanıldığı kadar kolay değil. Devreyi yakabilirsin dikkat !
Aslında o civardaki 4 göz içinde (ikisi senin, ikisi benim diyelim) yalnızca 2 tanesi birbirine bakıyor. farkındayım analitik bir çözümleme gibi oldu. Böyle olacağını bildiğimden yukarıdaki şemayı hazırladım.
Gözler için durum bu kadar vahim ve anlaşılmaz değil; bir göz, kendisine bakmayan göze ne kadar baksa da onun kendisine bakmadığını fark etmez. Aptal aşıklar gibidirler. Fakat onlar gibi iğreti edici değillerdir. Bir -ben- değillerdir çünkü.
Asıl problem 'ben' olmakta mı diye düşünüyorum zaman zaman..
Pazartesi
Ama,
Kadınlar da sevişiyor.
Kadınlar da içiyor.
Kadınlar da acı çekiyor.
Kadınlar da seviyor.
Kadınlar da okuyor.
Kadınlar da aldatıyor.
Kadınlar da ağlıyor.
Kadınlar da dinliyor.
Kadınlar da öğreniyor.
Kadınlar da gülüyor.
Kadınlar da izliyor.
Kadınlar da çalışıyor.
Kadınlar da eğitiliyor.
Kadınlar da eğitiyor.
Kadınlar da konuşuyor.
Kadınlar da porno izliyor.
Hatta yeri geliyor bir kadın seni bile beceriyor.
Her şey daha da eşit olacak, korktuğunuzdan daha eşit…
Oluyor; olmalı da..
(resim temsilidir)
Pazar
acı
bugün kendimi incittim
hala hissediyor muyum diye
acıya odaklandım
tek şey bunun gerçek olduğuydu
iğne bir delik yırttı
eski tanıdık sızı
o acıyı kesmeyi denedim
ama her şeyi hatırlıyorum
ne olmuştum ben?
en tatlı arkadaşlarım?
tanıdığım herkes
son'da ebediyen gidicek
hepsine sahip olmalısın
benim toz imparatorluğumun
canını yakacağım
bok tacımı giyerim
yalancımın sandalyesinin üzeri
kırılmış düşüncelerle dolu
ben onaramam
zamanın lekesi altında
duygu yok olur
*sen başka birisisin
ben hala buradayım
ne oldum ben en tatlı dostlarım?
tanıdığım herkes
son'da ebediyen gidicek
hepsine sahip olmalıyım
eğer yeniden başlayabilirsem
bir milyon mil ötede
kendini muhafaza edeceğim
bir yol bulacağım...
acı
Cumartesi
the list
Hayatımda yapmam gereken 100 şeyin listesini yapma zamanım geldi mi?
- eminim şu anda içinizden ‘benim listem 100′ü aşar’ diyorsunuz; ama düşünmeye başlayın 100′ü bulamayacaksınız..
Fazla iddialı bir söylemde bulunmuş olabilirim de..
Perşembe
Çarşamba
babalar ve oğullar
—Satranç çok saçma… Atlar okuma yazma bilmez ki.
—Atların okuma yazma bilmesi gerekmiyor, senin bilmen yeterli.
—Olur mu hiç, nasıl gidecek L şeklinde?
—Kendi mi gidiyor? Sen götürüyorsun.
—Olsun gene de saçma. Filler çapraz gider diye kuralı kim koymuş? Tuvalete koşan benden başka kimse çapraz gidemez.
—Neden gidemesin? Köpeklere hiç arkadan baktın mı? Onlar da çapraz gider.
—Satrançta köpek yok ki.
—Evladım, köpek gidiyorsa fil de gider demek istiyorum.
—Filler büyük ama.
—Haklısın oğlum. Haklısın… Yoruldum. Hamleni yapacak mısın?
—Kaleyi oynayayım diye düşünüyorum… Al işte, kalelerin yürüdüğünü de hiç görmedim.
—Hayatında kaç kere gerçek bir kale gördün?
—Gerçek kaleler yürüyormuş mu?
—Yürümüyor. Bu sadece bir oyun. Neden bu kadar uzatıyorsun?
—Sadece bir oyunsa doktorculuk oynayalım. Neden satranç oynuyoruz? Sıkıldım satrançtan.
—Vallahi satrancın da sana pek güzel duygular beslediğini sanmıyorum.
—Ne?
—Yok bi şey. Bak, satranç çok eski bir oyundur. Kralların oyunu. Zekâ gelişimine yardımcı olur. Aptal bir çocuk mu olmak istiyorsun?
—Monopoly oynasak?
—Para oyunu o. Ne gerek var. Bak burada planlayarak, düşünerek oynama var.
—Düşünerek mi? Sen hiç düşünmüyorsun ki, hemen vezirimi alıverdin.
—Hızlı düşünüyorum. Sen de yap.
—Ben yapamıyorum baba. Ben küçüğüm. Evcilik oynayalım mı?
—Evciliği kızlar oynar.
—Bunu da krallar oynarmış. Biz kral mıyız?
—Öfff! Şimdi tablayı fırlatacağım duvara. Oyna, piyonu oyna.
—Piyonlar hiçbir işe yaramaz. Boşuna. Bir de yeterince yürüyünce vezir mi oluyordu? Peh! Var mı öyle bir aristokrasi?
—Aristokrasi mi?!.. Savaşları askerler kazanır, piyonlar kazanır.
—Hangi savaştan bahsediyorsun? Hani kılıç? Hani bomba? Hani Rumsfeld?
—Misal verdim oğlum.
—Bana misal verme baba, bana… Neyse!
—Delirtme beni çocuk. Kaleyi çek oradan bak filim yaklaşıyor.
—Yaklaşsın, kale yıkılmaz ki.
—Yıkılır.
—Yıkılmaz.
—Evladım, ben senin iyiliğini düşünüyorum. Hem öğren hem de gerçek bir oyun neymiş gör istiyorum.
—Ne kralın karısı var, ne vezirin karısı var. Neresi gerçek?
—Oğlum savaş bu. Savaşa kadınlar gitmez.
—Kadınlar gitmez ama atlar tek başına… Jokeyler yolda mı düşmüş?
—Sus da oyna… Bak fillerini hep aldım.
—Filler sarhoş… Hiç de işime yaramaz. Ayrıca kral çok mu şişman, bir türlü gidemiyor… Saçma!
—Şah derler ona.
—Şah?
—Şah.
—Bi şey diycem baba.
—Ne var?
—Şah-mat!
Salı
uyuyan güzeller
Anne-babayla aile, eş, dost , hısım ve akraba ziyaretlerinden gece eve dönerken; arabanın arkasındaki o sonu hüsranla biten uyku: dünyanın en güzel uykusudur kanaatindeyim..
Çarşamba
kahramanın yokluğu
İzahı güç. Aşk kötü bir sözcük fakat sözün tam anlamıyla, âşıktık. Bir kadınla sevişmeden onu gerçekten tanımanın mümkün olmadığından hiç kuşkum yok. Ve ne kadar çok sevişirseniz birbirinizi o kadar iyi tanırsınız. Ve iş görmeye devam ediyorsa, bunun adı aşktır. İş görmez olduğunda da, başkalarından farkınız kalmamıştır. Sevişmenin aşk olduğunu söylemiyorum; nefret de olabilir. Fakat sevişme iyi ise, diğer şeyler girer devreye; saçlarının kokusu, teninin yumuşaklığı, el-ayak tırnaklarının en nadidesi, elbisesinin rengi, kolundaki veya topuğundaki ben, çeşitli bağlılıklar ve kopukluklar; anılar, kahkahalar ve acılar...
yaz sıcağı
bi de eskiden güneş öğlenleyin 12-1 gibi tepede olurdu;
güneş bile değişti arkadaş şu kahpe dünyada.
artık 2-3 gibi tam tepede yerini alıyor mavi kubbede;
işte o zaman gölgelerimiz ve suretlerimiz mutlak 0(rakamla), sıfır(yazıyla) oluyor..
Pazar
volkswagen
-böyle bir arabamız olsa gezsek, tatil yapsak çok hoş olmaz mı?
* deniz, kum ve güneş ritüelini yerine getirerek canımıza can katarız.
* deniz, kum ve güneş ritüelini yerine getirerek canımıza can katarız.
gözyaşı..
Birbirimize vitaminler - moraller verdik,
İçimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık..
http://fizy.com/#s/1lvwvo
İçimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık..
http://fizy.com/#s/1lvwvo
in Wonderland
insanı delirten bir şey; herşeyin illüzyon olduğunu bilip de gerçekliğin ne olduğunu sorgulayarak yaşamak.
şimdi yukarıdaki cümleyi okuduğun andan itibaren bu bir virüs gibi zihnine yerleşecek hatta şu an bu satırları okuduğuna göre yerleşti bile. gerçi bu bir kavrayış ve sezgi meselesi ama yine de bu kavram zihnine girdi ve nihayetinde sana da bu enfeksiyonu bulaştırdım. gün geçtikçe bu bir hastalık gibi ilerleyecek.
şimdi yukarıdaki cümleyi okuduğun andan itibaren bu bir virüs gibi zihnine yerleşecek hatta şu an bu satırları okuduğuna göre yerleşti bile. gerçi bu bir kavrayış ve sezgi meselesi ama yine de bu kavram zihnine girdi ve nihayetinde sana da bu enfeksiyonu bulaştırdım. gün geçtikçe bu bir hastalık gibi ilerleyecek.
-harikalar diyarına hoşgeldin..
ne idük
Evlendikten sonra rahatlarız diye düşünmüştük. Hani o koşuşturmaca biter, elimize iki fincan kahve alıp evimizin balkonundan bahçedeki palmiyeyi, yağan karı izleriz, bahar gelince ağaçtaki kuşların cıvıl cıvıl sesini dinleriz diye düşünmüştük. Yok öyle olmadı. Ne kar yağdı oraya, ne kuşlar kondu ağaçlara. Onlar bir yana biz hiç oturamadık o balkonda.
Cumartesi
Pazartesi
çevik (F) kuvveti
Ülkemizde neden biberler gaz halinde kullanıyor; mangalda köz olarak kullansak daha makbule geçmez mi ?
Cumartesi
.mına kodum partisi
seçimden sonraki ilk pazar seçim anketi yapma fikrini nasıl doğduğunu; bulana veya getirene 100 bin lira veriyorum..
duygusal bağırsak kurdu
adam: '' içimde hiç büyümeyen bir çocuk var ''
kadın: '' tenyadır o tenya ''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)